🛣️ Yolda Olmak

2025

Yolun kendisi mi yoksa hedefe ulaşmak mıdır güzel olan? Hedefe ulaşmanın adımlarından birisi, yolda olmak; yolda olmak için karar vermek, adım atmak gerek. Fakat ademoğlu onu hedefine götüren yola değil de hedefin kendisine odaklıdır çoğu zaman. Yolu güzelleştirmeyi, çiçeklerle bezemeyi unutur devam eder. Fakat kimi yollar vardır ki, yolda olmanın romantizmi yoktur, kendi tercihinizle giremediğiniz veya seçme özgürlüğünüzün olmadığı yollar, kimi zaman da çok istediğiniz ve gittiğiniz yoldan çıkmanız gerekenler…

Hedefim Ankara, kısa bir hafta sonu yolculuğu. Onlarca kez farklı şekillerle gittim Ankara’ya, kimisinde iş için, kimisinde gezmek için; hem karayolu hem tren hem de uçağı kullanarak. Bu yolculuğumda şunu farkettim ki, Ankara’ya giderken hep hedefime odaklanmışım da yolun güzelliğini, alternatifleri ve yoldaki güzellikleri atlamışım.

Hızla ulaşmak için, neredeyse herkesin kullandığı Anadolu Otoyolu ile vardım başkente; zihnimde dönüşte uğrayacağım güzelliklerin heyecanıyla. Seçeneklerin olması güzel bir nimet. Kimi yollar hedefe zamanında varmak için kimileri de yoldan keyif almak için olmalı. İstanbul, Ankara arası da tam bu şekilde seçenekleriyle tam bir şükür sebebi. Otoyol ile keyifle, güvenle, yorulmadan ve hızlıca vardım Ankara’ya, hedefime zamanında yetiştim ve işlerimi halledebildim. Bir sonraki günün, dönüş yolu heyecanıyla tatlı bir Ankara gezintisi yaptım o gece.

O tatlı dönüş yoluna, ilk adımımı Merik Konağı’na giderek attım. İlginç bir hikayesi olan güzel bir yapıt, sanki İstanbul’dan sökülmüş de Ankara’ya taşınmış ve yerleştirilmiş. Ankara rotalarında kısa da olsa uğranılması gereken ve oradaki nazik görevlilerden hikayesinin dinlenmesi gereken bir nokta. İstanbul’a dönüşümü Beypazarı, Nallıhan üzerinden Bolu, Göynük’e ulaşmak ve Geyve üzerinden tekrar İstanbul yoluna bağlanmak şeklinde planladım.

Rota üzerinde bir sürü Safranbolu vardı adeta, dokuları çok güzel bir şekilde korunmuş Osmanlı kent yapısının güzel örnekleri olan Beypazarı ve Göynük beni kendilerine hayran bıraktı. Türkiye’nin, tarihi dokusuyla yeni mimarisinin güzel harmanını, harika bir şehircilik anlayışıyla gösteriyor Beypazarı. Sizi musluklarından maden suyu aktığını düşündüren, meşhur maden suyunun şişesinin önünden şehre girip kısa bir turun ardından devam ettim yoluma. Bu yola, “eski” Ankara yolu deniyor fakat, o kadar bakımlı ve yeniydi ki, iki yanında harika Ankara ovaları ile o güzel bozkır sarısının arasında süzüle süzüle vardım Nallıhan’a.

Nallıhan yolu üzerinde mükemmel bir doğa güzelliği olan, Kuş Cennetine uğradım. Sular çekilmişti fakat toprağın katman katman, renkli ahengini görmek, çekilen suyun ardında bıraktığı yeşille harmanlanması, Allah’ın ihtişamlı sanatını iliklerine kadar hissettiriyor insana. Bu rotanın beni en heyecanlandıran sebeplerinden birisi olan, Nallıhan’a varmadan, Emresultan köyüne doğru yola koyuldum. Yolda olmak, yoldan sapmayı da içerir kimi zaman, yolu keyifli yapan da bu değil mi zaten?

Yunus Emre’nin hocası Tapduk Emre hazretlerini ziyaret üzere devam ettim, bereketi o yollara; sakinliği, o yörelere dinginlik getirmiş adeta. Çok yakın bir zamanda diziler izlemiş, kitaplar okumuştum kendisi hakkında ve yanına varmak, yerinde dua edebilmek nasip oldu. Allah onlardan razı olsun!

Ankara’nın sarı bozkırları bir anda kesildi ve kendisini yemyeşil ormanlara bıraktı, bıçak gibi keskin bir geçiş oldu. Allah’ın sanatının bir başka yansımasıydı bu da, Ankara’nın bitip Bolu’ya hoş geldin demenin bir farklı yöntemi. Göynük’e yaklaştıkça daha da çok sarmaya başladı yeşillik etrafımı, bambaşka bir yöreye, Akşemseddin’in yanıbaşına vardım. İstanbul’un Fatihi, Sultan Mehmed’in hocası Akşemseddin hazretlerinin makamına kavuştum. Allah onlardan razı olsun ki bu zatların attığı temeller üzere huzur ve güven içerisinde, özgürce yollarda olabiliyor o güzel şehir İstanbul’da yaşayabiliyorum. Ne büyük bir nimettir ki birini yetiştireceksiniz, İstanbul’u fethedecek ve yüz yıllar sonra evi bildiği o şehirden birisi çıkıp yanınıza gelecek ve size dua edecek. Göynük’ü dik ve dar sokaklarıyla Safranbolu’ya çok benzettim, o çetin sokaklarda biraz yürüyüşün ardından eve doğru çıktım yola. Bolu’nun, O mükemmel virajlı dağlı yollarından, yeşillerin içinden vardım evime, İstanbul’uma…

Kısa Kısa

  • Göynük, Geyve arası yol Göynük’den yokuş aşağı şeklinde keyifle gidiliyor fakat İstanbul’dan bu yoldan varmak biraz zorlu olabilir
  • Paşazade Göynük Sofrası’nda mutlaka bir şeyler deneyin
  • Göynük Zafer Kulesi’ne yürüyerek, fakat sakin sakin, çıkın
  • Nallıhan Kuş Cennetinde güzel fotoğraf alabilmek için yan yol var, ana yolun biraz gerisinden oraya girin
  • Beypazarı’ndaki maden suyu heykelinin altındaki çeşmeden normal su akıyor 🙂
  • Merik Konağı tarihi bir konak değil fakat gittiğinizde böyle bir illüzyona kapılmamak elde değil